İnsan, önceliğini Din adamı olmak için değil, “dininin adamı” olmak için ve “öğüt verme örnek ol” düsturunu benimseyip içselleştirerek gayret-çaba göstermelidir. Din adamı olmak bir zorunluluk değildir fakat her bir birey “dininin adamı” olmak zorundadır.
Perde açıldığı zaman her şey olduğu gibi açığa çıkar. Bunun neticesinde; bilen rahat eder, cahil ise büyük bir hüsrana uğrar. O halde ölümden önce ilim aracılığıyla kendi nefsini idrak et.
Perde açıldığı zaman her şey olduğu gibi açığa çıkar. Bunun neticesinde; bilen rahat eder, cahil ise büyük bir hüsrana uğrar. O halde ölümden önce ilim aracılığıyla kendi nefsini idrak et.
Perde açıldığı zaman her şey olduğu gibi açığa çıkar. Bunun neticesinde; bilen rahat eder, cahil ise büyük bir hüsrana uğrar. O halde ölümden önce ilim aracılığıyla kendi nefsini idrak et.
Perde açıldığı zaman her şey olduğu gibi açığa çıkar. Bunun neticesinde; bilen rahat eder, cahil ise büyük bir hüsrana uğrar. O halde ölümden önce ilim aracılığıyla kendi nefsini idrak et.
Perde açıldığı zaman her şey olduğu gibi açığa çıkar. Bunun neticesinde; bilen rahat eder, cahil ise büyük bir hüsrana uğrar. O halde ölümden önce ilim aracılığıyla kendi nefsini idrak et.
Perde açıldığı zaman her şey olduğu gibi açığa çıkar. Bunun neticesinde; bilen rahat eder, cahil ise büyük bir hüsrana uğrar. O halde ölümden önce ilim aracılığıyla kendi nefsini idrak et.
İslam, Allah ile Peygamber arasındaki sınırı korumuş vahiye dayalı ve tüm ilahi dinlerin muhteviyatını kendi bünyesinde muhafaza edebilmiş hoşgörüye dayalı son dindir.
Hristiyanlık; vahye ve kutsal kitaba dayanan, özde tek tanrılı olmakla beraber, sonradan Üçleme/Teslis’e yer verildiği kabul edilen ilahi kaynaklı bir dindir. Bu dinde Peygamber, Melek, Ahiret, Kader gibi dini kavramlar bulunmaktadır.
Dinler Tarihinde ve yaşayan dinler arasında özel bir yeri olan Yahudilik, yaşayan ve ilahi olarak nitelendirilen dinlerin en eskisi ve mensubu en az olanıdır. Yahudilik inancını günümüzde benimseyenlerin sayısı 25 milyon civarındadır.
Kapalı toplum yapısına sahip ve asırlar boyunca dışarıdan gelen değişim rüzgârlarına karşı kendini ve sosyal bünyesini koruyabilmiş Yezidîlik de tıpkı Dürzîlik ve Nusayrîlik’e benzer şekilde küreselleşmenin beraberinde getirdiği değişimden en fazla etkilenen fırkalardandır.
Dinler Tarihi, tarih sahnesinde görülmüş, yaşamakta olan ve mensubu kalmamış bütün dinleri konu olarak ele alır. Bunu yaparken ise Hak-batıl ayırımı yapmaz. Tek tek dinlerin prensiplerini, onların çıkış ve gelişmelerini konu edinir.
Bir teknik olarak Şamanizm; değişik ve farklı zamanlarda Kuzey ve Orta Asya’da, Eskimoların yaşadığı yerlerde, Orta Afrika ve Kuzey Amerika’daki ilkel kabilelerde görülmektedir. Bazı araştırmacılar, Sibirya’da görülen Şamanizm’i Psikopatolojik belirtiler olarak açıklanmaktadır.
Hinduizm, genel olarak, Hint Yarımadasında bulunan halkın inançlarını ifade etmektedir. Hint yarımadası; birçok dinin çıkış yeridir, birçok dini ve dili barındıran bir bölgedir.
Elest bezminden aşktan sâkiden ilham alıp yazdım Kadim sözden Yunus’tan Rûmi’den dürler bulup yazdım
İnsanın kendisini tanıması gerekti. Bu tanıma ise mukaddes kelamla olmalıydı. Zira insan, aklıyla yaşayan varlıktı. Akıl, belli başlı verilerden yola çıkarak yürüyordu. Onun için de kendi varlığının niçin yaratıldığını bilemezdi.
Mesnevi nazım biçimi ile kaleme alınan Esrar Dede Fütüvvet-nâmesi, yüz yetmiş yedi beyitten oluşan, ilk bakışta hemen kendini ele vermeyen ve her beyti derin anlamlar içeren önemli bir eserdir.
Bursalı Mehmed Muhyiddîn Üftâde, Dîvân-ı İlâhiyât adlı eserini samimi ve sade bir Türkçe ile insanların gönül ve ruh dünyasını aydınlatmak için didaktik amaçlı olarak kaleme almıştır.
Günümüzde hadis ilimlerine ve alimlerine yönelik birçok çalışma yapılmaktadır. Hem ülkmizde hem de diğer ülkelerde hadis usülünün çeşitli meseleleri bu araştırmaların konusu olmaktadır.
Osmanlı İmparatorluğu gibi geniş topraklara yayılan ve yüzlerce yıl hüküm süren bir imparatorluğun 20. yüzyıl başında çöküşü sonrasında, imparatorluğun çeşitlilik gösteren demografik mirası içinden bazı etnik gruplar Türkiye'de yaşamaya devam etmişlerdir.
Osmanlı İmparatorluğu gibi geniş topraklara yayılan ve yüzlerce yıl hüküm süren bir imparatorluğun 20. yüzyıl başında çöküşü sonrasında, imparatorluğun çeşitlilik gösteren demografik mirası içinden bazı etnik gruplar Türkiye'de yaşamaya devam etmişlerdir.
Osmanlı İmparatorluğu gibi geniş topraklara yayılan ve yüzlerce yıl hüküm süren bir imparatorluğun 20. yüzyıl başında çöküşü sonrasında, imparatorluğun çeşitlilik gösteren demografik mirası içinden bazı etnik gruplar Türkiye'de yaşamaya devam etmişlerdir.
Osmanlı İmparatorluğu gibi geniş topraklara yayılan ve yüzlerce yıl hüküm süren bir imparatorluğun 20. yüzyıl başında çöküşü sonrasında, imparatorluğun çeşitlilik gösteren demografik mirası içinden bazı etnik gruplar Türkiye'de yaşamaya devam etmişlerdir.
Osmanlı İmparatorluğu gibi geniş topraklara yayılan ve yüzlerce yıl hüküm süren bir imparatorluğun 20. yüzyıl başında çöküşü sonrasında, imparatorluğun çeşitlilik gösteren demografik mirası içinden bazı etnik gruplar Türkiye'de yaşamaya devam etmişlerdir.
Osmanlı İmparatorluğu gibi geniş topraklara yayılan ve yüzlerce yıl hüküm süren bir imparatorluğun 20. yüzyıl başında çöküşü sonrasında, imparatorluğun çeşitlilik gösteren demografik mirası içinden bazı etnik gruplar Türkiye'de yaşamaya devam etmişlerdir.
Osmanlı İmparatorluğu gibi geniş topraklara yayılan ve yüzlerce yıl hüküm süren bir imparatorluğun 20. yüzyıl başında çöküşü sonrasında, imparatorluğun çeşitlilik gösteren demografik mirası içinden bazı etnik gruplar Türkiye'de yaşamaya devam etmişlerdir.
Osmanlı İmparatorluğu gibi geniş topraklara yayılan ve yüzlerce yıl hüküm süren bir imparatorluğun 20. yüzyıl başında çöküşü sonrasında, imparatorluğun çeşitlilik gösteren demografik mirası içinden bazı etnik gruplar Türkiye'de yaşamaya devam etmişlerdir.
Osmanlı İmparatorluğu gibi geniş topraklara yayılan ve yüzlerce yıl hüküm süren bir imparatorluğun 20. yüzyıl başında çöküşü sonrasında, imparatorluğun çeşitlilik gösteren demografik mirası içinden bazı etnik gruplar Türkiye'de yaşamaya devam etmişlerdir.
Osmanlı İmparatorluğu gibi geniş topraklara yayılan ve yüzlerce yıl hüküm süren bir imparatorluğun 20. yüzyıl başında çöküşü sonrasında, imparatorluğun çeşitlilik gösteren demografik mirası içinden bazı etnik gruplar Türkiye'de yaşamaya devam etmişlerdir.
Tûbâ, cennette bir ağaçtır. Bu ağacın dalları cennetteki meskûn evlere gölgelik eder. Üzerinde, meyvelerin her çeşidi vardır. Onun üzerine kuşlar konar. Cennet ehlinden birinin canı kuş eti istese, hemen önüne gelir. Bir yanı kebap olur. Yerken, öbür yanı kebap olur. Sonra, yine uçar, kuş olur.
"Allah'ın hangi esmasına baktımsa gölgesinde Hz. Peygamber'i gördüm." (İbn Arabi)
Ölümünden sonra yaklaşık sekiz yüzyıl geçmesine rağmen, Mevlana’nın felsefesi unutulmamıştır. Bunun en önemli nedenlerinden biri, düşüncelerinin evrensel olması ve düşüncelerini şiir sınırsızlığı ile sunabilmiş olmasıdır.
İmam-ı Rabbani Hazretleri'nin "Ehli Sünnet"e ittiba, bidatten kaçınma ve sünneti ihya etme hakkında yazmış olduğu mektuplarından oluşmaktadır.
Ne kadar kibirli dursa da bardağın önünde eğilir çaydanlık. Öyleyse bu büyüklenme niye? Bu kibir, bu gurur niçin? Bedenine değil kendine değer ver ve gönlünü olgunlaştır! Çünkü kişi; bedeni kadar değil, ruhu kadar insandır. Şüphe duymayan hakikati bulamaz.
Şeyh-i Ekber Muhyiddin İbn Arabi'nin manevi yolculuğunda müşahede ettiği makamlar ve tecellileri anlattığı bu eser, tasavvufun çok özel yönlerine ilgi duyanlar için bir kılavuz niteliğinde...
18 Mayıs 1703 yılında Erzurum Haskale’de doğan İbrahim Hakkı, toplumda Erzurumlu İbrahim Hakkı olarak tanınmaktadır. Erzurumlu İbrahim Hakkı mutasavıf, alim ve sosyologtur. Annesi Hanife Hatun’un soyu Hz. Muhammed’e (sav) kadar uzandığı söylenmektedir.
Bu kitap, kalbindeki ışığı söndürmek değil beslemek isteyenler için; görünenin ötesine varmak, gizli olana Ulaşmak için kısaca Büyük mürşid’in dizinin dibine oturmaya karar veren herkes içindir.
Şeytan, her daim münker amelleri kişiye şirin ve güzel gösterip aldatmaya bakar. Melek ise kişiyi her daim münker amellerden sakındırmaya, kötü işler yapmasına engel olmaya çalışır. Binaenaleyh nefis, hangisinden yana olursa vücutta o galip gelir.
Ölümünden sonra yaklaşık sekiz yüzyıl geçmesine rağmen, Mevlana’nın felsefesi unutulmamıştır. Bunun en önemli nedenlerinden biri, düşüncelerinin evrensel olması ve düşüncelerini şiir sınırsızlığı ile sunabilmiş olmasıdır.
18 Mayıs 1703 yılında Erzurum Haskale’de doğan İbrahim Hakkı, toplumda Erzurumlu İbrahim Hakkı olarak tanınmaktadır. Erzurumlu İbrahim Hakkı mutasavvıf, âlim ve sosyologdur. Annesi Hanife Hatun’un soyu Hz. Muhammed (s.a.v.)’e kadar uzandığı söylenmektedir.
İmam-ı Rabbani Hazretleri'nin "İmanın Temel Esasları"na dair yazmış olduğu mektuplarından oluşmaktadır.
Kim namaz kılar da o namaz kendisini hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoymazsa, o namaz olsa olsa onun Allah’tan daha fazla uzaklaşmasını sağlar. Eğer Allah, insanları zulümleri yüzünden hemen cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı fakat onları belirli bir süreye kadar erteler. Ecelleri geldiği zaman ise ne bir an geri kalabilirler, ne de öne geçebilirler.